Türk Bankacılığının temel taşlarından Akbank geçtiğimiz Cuma akşamı yaklaşık 1000 çalışanının iş akdini feshetti. Spekülasyonlara göre bu operasyonun arkası geliyormuş. İlerleyen günlerde bu rakamı 1300-1400’e çıkartacak iki yeni operasyonun daha yapılmasından bahsediliyor. Bu spekülasyonların ne kadarının gerçek ne kadarının uydurma olduğu önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Gazeteci Yavuz Semerci Gazeteport’da yer alan konuyla ilgili yazısında, borsaya kayıtlı bankalar arasında Akbank’ın son dokuz aylık karlara göre en karlı banka olduğundan bahsetmiş. Yani Akbank Türkiye bankacılığının amiral gemisi. Fırtınalı denizlerde diğer küçük gemiler kendilerine yol çizerken kendi güvenlikleri açısından amiral gemisini yakından takip etmek isteyeceklerdir. Bu demektir ki filonun diğer gemilerinin de şimdiye kadar başlamamış olsalar bile yakın bir zamanda Akbank’ı takip etmeleri olası.
Akbank’ın çok sayıda eleman çıkartacağına ve birkaç bankanın daha eleman çıkarmaya başlayacağına dair haberler yaklaşık iki hafta önce kulağımıza gelmişti. Bazı bankaların bu operasyonu Akbank gibi bir seferde yapmak yerine daha az tepki çekmek için zamana yayarak gerçekleştirmeyi tercih ettiğini görüyoruz. Hangi kurumun yaptığı daha dürüst bir davranış, onu tartışmak lazım.
Akbank’ın kriz yönetimi hakkında rivayetler
Akbank bu operasyon ile 2001 krizinden sonra övünerek dile getirdiği “Akbank o kadar büyük bir kurum ki; 2001 krizinde bile personel çıkarmadı” söylemini terk etmek zorunda kaldı. Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz, kriz kapıyı çaldığında personelin %10’una ilk yol veren banka Akbank oldu. Buna anlam vermek gerçekten zor ama rivayetlerden konuşarak olan bitene anlamayı umuyoruz :
1. Rivayete göre bu durumun sebebinin Akbank’ın Citibank ile yaptığı sözleşme olduğunu söyleyenler var. Bu anlaşma ilk kez imzalandığında yapılan anlaşmanın koşulları medyada kısa bir süre merak oluşturmuş olsa da, kısa sürede gündemden düşmüştü. Bu durum gerçekse, Citibank’ın %20‘lik hisse ile yönetimde böylesine bir yaptırım sahibi olması, Akbank’ın o tarihteki yönetiminin büyük zaafiyet içersinde olduğunu gösteriyor. Aynı yönetim devam ediyor olabilir mi? (Akbank’ta 3 yönetici görevden ayrıldı ) Citibank beraberliği Akbank’ın başına daha ne işler açacak?
2. Başka bir rivayet Sakıp Ağa’nın eksikliği. Bir önceki kriz ile bu kizin arasında Akbank’taki en büyük farklılık şu anda aramızda bulunmayan Sakıp Sabancı’nın o dönemde banka yönetiminde daha aktif yer alması. Gelenin gideni aratması nedeniyle bankada bir yönetim zaafiyeti olduğu, Akbank ailesinin bu durumun bilinciyle konuyla ilgili düzeltici faaliyetler içine girmiş olduğundan bahsediliyor.
3. Kriz bahane gerisi hikaye… Bir başka rivayet de, bankanın krizi bahane gösterek kriz öncesi bol keseden salladığı büyüme stratejilerini revize etmesi için verdiği fırsatı kullanmış olduğu üzerine. Yaklaşık 1,000 kişi civarındaki bu işten çıkarma operasyonunda, özellikle son üç ay içerisinde işe girmiş ve emekliliği gelmiş personelin yeralmış olması bunu destekliyor. Tüm dünyanın 2009 tahminlerinde küçülme yönünde revizyona gitmesi nedeniyle Akbank’ın personel sayısında artışa gitmeden büyümeye çalışması çok manasız gelmiyor.
Söz konusu işten çıkarmaların kamuoyuna ilk kez Akbank gibi bir banka ile üç basamaklı rakamlar ile gelmiş olması büyük şansızlık. Bu uygulamayı hangi şirketlerin ve sektörlerin takip edeceği belli olmasa da, “biz Akbank’tan iyi mi bileceğiz” diyerek aynı yolu izleyecek firma sayısı hiç de az değil.
Hiçbirimizin iş güvencesi yok
Maaşlı çalışanların durumu ortada. Söz konusu durumun, yani işten çıkarmaların sadece bankacılık sektörü ile sınırlı kalmayacağını düşünüyoruz. Bu krizin 2001 krizinden önemli bir farkı şu : Geçen krizde Türk bankalarının ciddi bir açık pozisyonu vardı. Bu seneki global kriz nedeniyle paranın sağlandığı kaynaklar oldukça azaldı ve maliyetler de aynı oranla artmış durumda. Türk bankalarının açık pozisyonu kontrol altında, ancak günümüzde asıl büyük problem ülkemizdeki açık pozisyonun çok önemli bir kısımının özel sektörün üzerinde olması. Olası bir duraklama nedeniyle borçlarını döndürme kabiliyeti daha da azalacak şirketlerin, hükümetin bu konuda bir önlem almaması durumunda faaliyetlerini çok uzun süre devam ettirmesi mümkün olmayabilir. Bu da özel sektörde şirket kapanmaları ve daha çok işsizlik anlamına gelecektir.
Serbest meslek sahiplerini de zor günler bekliyor. Kendi yağı ile kavrulmaya çalışan meslek sahiplerinin de faaliyetlerini devam etmesine imkan veren en önemli faktör borç-alacak ilişkisi. Dövizde yaşanan dalgalanmalar nedeniyle herkes vadesi gelen borçlarını ertelemenin yollarını arıyor. Çekler dönüyor, borçlar ödenmiyor. Bankalar ile pos ilişkileri de bankaların oranları revize etmesi ve pos kullanım ücreti gibi ilave ücretler çıkarması yüzünden geriliyor. Özellikle ticaret konusunda yeterli deneyimi olmayanlar, piyasanın alacak yönetiminin ne kadar acımasız olabileceğini ve tahsilat konusunda çok agresif olmazlarsa iflasa kadar gidebileceklerini acı yoldan öğrenebilirler.