AKePe Genel Başkanı ve başbakan Tayyip Erdoğan’ın önceki gün yeni teşvik sistemi ile ilgili yaptığı açıklamalarda bahsi geçen kredi kartlarında yapılacak düzenlemenin ayrıntılarının netleştiğine dair bir haber okuduk. Kredi kartı iptallerinin daha kolaylaştırılacağı, kart ücreti uygulamalarında bazı sınırlamalar getirileceği, kontürbank uygulamaları ve kredi kartı düzenlemelerine uymayan bankalara verilecek para cezalarına düzenleme geleceğinden bahsedilmiş. En çok dikkatimizi çeken açıklama ise kredi kartları ile ilgili yapılması öngörülen düzenlemeler ile vatandaşların cebinde beş kart birden taşımasının önüne yasal düzenlemeyle geçileceği…
Böyle bir açıklama yapıldığına inanmak zor doğrusu. Serbest piyasa ekonomisinin hakim olduğu hiçbir yerde, bir tüketiciye verilecek kredi kartı adedine sınırlama getirilmesi mümkün değildir. Kredi kartı ile yaşanan sorunların geneline bakıldığında sorunun tüketicinin sahip olduğu kredi kartı adedinden ziyade, sahip olduğu toplam risk, yani tüketiciye çalışmakta olduğu tüm bankalarca tanımlanan toplam kredi limitinin tüketicinin gerçek geliriyle arasındaki büyük fark olduğunu görüyoruz.
Haberde yeraldığı şekilde sahip olunan kredi kartı sayısı ile gelirin doğru orantılı olacağını söylemek, bu konuda açıklama yapan kişinin ne kredi kartları kanunu, ne de matematik hakkında bir bilgisi olmadığının en büyük göstergesi. Eğer bu kişiye “sen git kredi kartı kanunu hakkında düzenleme yap” derseniz, ki kendisinde konuyla ilgili açıklama yapma yetkisi bulduğuna göre yasama yetkisi de görüyor anlamına gelir, çıkan sonuç kimseye faydası olmayan ucubik bir şey olur.
Kredi kartları gibi kayıtlı ekonomiyi ve tüketimi destekleyen önemli bir ödeme aracı hakkında yasal düzenlemeler elbette olacaktır. Serbest piyasanın kalesi ABD bile kriz döneminde kredi kartı uygulamaları ile ilgili düzenlemeye gönüllü gitmek istemeyen kart şirketlerini yasa ile kontrol altına almakta tereddüt etmedi.
Yeni düzenlemelere ihtiyaç var
2001 krizi sonrasında bankacılık sektöründe risk ve genel olarak kredi riski açısından ülkemizde çok fazla yol katedildi. Özellikle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu‘nun (BDDK) öncülüğünde hazırlanan kredi kartları yasasına bakıldığında, kredi kartı uygulamalarını tüketicilerin lehine çevirecek yasal düzenlemeleri görmek mümkün, ancak daha katededilecek çok mesafe olduğua da aşikar.
Özellikle kredi ilişkilerinde sorun yaşayan, yasal veya idari takip geçirmiş tüketicilerin borçlarının yeniden yapılandırılması ve borçların geri ödemesi tamamlandıktan sonra bu tüketiciler ile bankaların arasındaki kredi ilişkisinin tekrar kontrollü olarak hayata geçirilmesi yönünde değişikliklere gidilmesi gerekiyor. Bunun yanısıra, borcun asıl sahibi olan idari/yasal takibe uğramış asıl kart sahipleri nedeniyle hakkında negatif kayıt üretilen ek kart sahiplerinin de durumları hakkında bazı düzenlemeler getirilmesi şart.
Sicil affı sonrasında da bir kez daha net bir şekilde görüldüki, bankalar ile tüketiciler arasındaki kredi ilişkisine iktidarın BDDK’ya danışmadan kendi kafasına göre bir yasal düzenleme getirmesi, ne bankaya ne de tüketiciye gerçek bir yarar sağlamıyor. İktidar borcunu ödeyenin kayıtları Merkez Bankası veritabanından silinecek diye yasa çıkartıyor, ancak bankalar başvuru sahiplerinin kredi tarihçesi hakkında araştırma yaparken daha kapsamlı olan KKB kayıtlarını esas aldıkları için kimsenin doğru dürüst tekrar sisteme kazandırılması mümkün olmuyor. Bu konuda BDDK denetiminde, Bankalar Birliği şemsiyesi içerisinde iyileştirici bir takım önlemlerin alınabileceğine inanıyoruz.
Eğitim şart
Sistemin daha geliştirilmesi için tüketicilerin bilinçlendirilmesi ve bilgilendirilmesi şart. Bu amaçla bankaların geçmişte kredi kartlarında şifreli döneme yönelik BKM ile yaptıkları kampanya prensiplerine bağlı kalarak benzer bir aksiyon, tüketici finansmanı ürünleri kullanımı hakkında bilgilendirme yapmak için pekala yapılabilir. Sigara şirketleri nasıl ürünleriyle ilgili sosyal sorumluluk projelerine kaynak ayırıyorlarsa, bu kurumlar da dev reklam bütçelerinin bir kısmını bu tür organizasyonlarda kullanıp vergiden düşebilirler.
Profesyonel brokerlik hizmetleri bir başka alternatif
Her sene bir sürü üniversite mezunu genç hayata atılıyor. Bu kişilerin belli bir müfredattan geçirilerek BDDK denetiminde lisanslamak suretiyle tüketici finansmanı brokerlik hizmeti vermeleri sağlanabilir. Bu kişilerin verdikleri hizmet karşılığında bankalardan komisyon kazanmalarına dayanan bu yöntemle hem yeni bir finansal hizmet alanı açılmış olur, hem bankaların pazarlama maliyetleri azalır, hem de tüketiciler finansal kararlarında yalnız kalmazlar. Bu konuda ülkemizde en yakın örnek, birkaç sigorta şirketiyle beraber çalışabilen sigorta acenteliği. Bir başka örnek ise mortgage brokerlığı, ancak o da şu anda emlak komisyonculuğunun gölgesinde olduğundan pek gelişme imkanı bulabilmiş değil.
Bireylerin kişisel bilgilerinin güvenliği
Merkez Bankası ve KKB veritabanları, müşterinin geçmiş performanslarına dayalı olarak kredibilitesi hakkında sağlıklı bir karar verilmesi açısından önemli. Sonuçta kredi veren kurumlar kredibilite konusunda karar verirken, başvuru sahibi hakkında geçmişe dönük ne kadar detaylı bilgi bulabilirlerse isteyeceklerdir. Bu onların en tabi hakkı ve kredi veren kuruluşlar tarafından kurulmuş olan KKB’nin de elindeki veritabanını bu yönde kullanması gayet doğal. Burada doğal olmayan, yasa koyucunun bu konuda, yani özel veya kamu kurumlarının bireylerin finansal hareketleri dahil kişisel bilgilerini saklamaları veya paylaşıma açmaları konusunda bir düzenleme getirmemiş olması. Teorik olarak(!) bir hukuk devletinde kişinin telefon konuşmalarını dinlemek için veya kendisine ait kişisel eşyalarında arama yapmak için mahkeme kararı gerekir. Bu mahkeme kararını alabilmek için de yeterli delile sahip olmanız gerekir ve ancak bu şartlar altında belli bir süre için bu bilgilere ulaşmanıza izin verilir. Vergi durumu hariç kişinin finansal bilgilerinin de kişisel bilgiler olduğunu kabul edersek, bu kişilerin bilgilerinin süresiz olarak saklanması ve paylaşıma açılması kabul edilir gelmiyor bize. Özellikle geçmişte kredi ödemelerinde bazı sorunlar yaşamış ancak borcunu faizi ile beraber geri ödemiş olan tüketicilerin 7-8 sene öncesine ait bu bilgilerinin hala KKB veritabanında bankaların ulaşımına açık olmasını normal kabul edip müdahale edilmemesini, varlık amacı bireyin haklarını korumak olan modern devlet kavramı içerisine yakıştıramıyoruz. Özellikle bu uygulamayla yıllar önce haksız yere hakkında kayıt yaratılmış (asıl kart nedeniyle hakkında kayıt yaratılmış ek kart sahipleri gibi) ve borcunu temerrüt faiziyle yıllar önce geri ödemiş idari veya yasal takip müşterilerin tekrar sisteme kazandırılabileeği düzenlemeler yapılması gerektiğini düşünüyoruz.