web statistics

Nakitsiz Türkiye’ye Hazır mıyız?


Bankaların 2023 yılında nakitsiz bir Türkiye‘ye ulaşma hedefi var. Ancak bu konuda finansal okuryazarlık açısından tüketicilerin ve ayrıca hukuki alt yapının ne kadar hazır olduğu konusunun sorgulandığını hiç sanmıyoruz.

Vatan Gazetesi’nde İclal Aydın tarafından kaleme alınmış “İntihara götüren kredi kartı borcu!” başlıklı yazıda belirtildiğine göre şu anda 18.000 kredi kartı borçlusu cezaevinde. Kesin bir rakam olmamakla birlikte Adalet Bakanı’na göre 12 milyon 700 bin (CHP’ye göre 22 milyon) icra dosyası var. Bu arada içinde bulunduğu borç sarmalıyla başa çıkamayan 200 üzerinde tüketici intihar etmiş. 29 Nisan 2012’de aynı gün 4 intihar gerçekleşmiş.

Bu sevimsiz tabloda göze çarpan iki önemli konu var. Bunlardan birincisi şu anda borcu yüzünden cezaevinde yatan binlerce kişi olması. Ülkemizde uygulamada bulunan 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu’nun yürürlüğe giriş tarihi 1932. Yani tam seksen yıl önce yürürlüğe girmiş bir kanundan bahsediyoruz. O zamanki Türkiye’nin nüfusu, bankalar tarafından sunulan ürün ve hizmet çeşitliliği, ekonomik ortamda ihtiyaçlara cevap verebilecek yasal altyapı şu anda mevcut şartlardaki ihtiyaçları karşılayabilmenin çok gerisinde.

Peki bir tüketici kredi veya kredi kartı borcu ödemedi diye nasıl hapse düşer hiç merak ettiniz mi? Günümüzde tüketici bir bankaya kredi, kredili mevduat hesabı (KMH) veya kredi kartıyla borçlanıyor, borcunu ödeyemiyor ve banka bu borcu varlık yönetim şirketine devrediyor. Varlık yönetim şirketi bunu tahsil etmesi için bir taşeron avukata veriyor ve alacaklı vekili olan avukatın becerileri ve uyguladığı yöntemler doğrultusunda tüketiciye bir ödeme planı içeren sözleşme imzalatılıyor. Daha sonra tüketici ortaya çıkmış bir sözleşmeden dolayı zamanında ödenmeyen taksit için 90 gün hapis cezasına çarptırılıyor. Hayatınızın 90 gününü hapiste geçirmeyi bir kenara bıraksanız bile, böyle bir haberin sosyal çevrenize, varsa işinize, yani borcunuzu ödemeye yardımcı olmasa bile sizin ve ailenizin geçimini sağlamanıza imkan veren gelir kaynağınıza etkisini bir hayal edin.

nakitsiz turkiyeNakitsiz Türkiye’ye doğru ilerleyen ülkemiz için bir başka sorun da tüketicilerin finansal okuryazarlık seviyesi. Şu anda tüketicileri arasında bırakın bileşik faizin hesabının nasıl yapıldığını, hangi yatırım / borçlanma aracının nasıl çalıştığını, bunlar arasında seçim yaparken nelere dikkat etmesi gerektiğini bilenlerin sayısı bile oldukça az. Adında “Sıfır faizli” geçiyor diye krediye başvurup, faizli bir kredinin üzerinde bir maliyetle borçlanan, kredi kartı dönem bakiyesinin asgarisini ödediği için kredi kartı nakit çekime kapanan ve bunun sonucunda nakit ihtiyaçları için kredili mevduat hesabını (KMH) sürekli kullanmaya başlayan kişi sayısı oldukça fazla. Bunun sebebi de finansal okuryazarlığının ABC’si sayılan ürün bilgisinin çok düşük seviyelerde olması.

Bu bilgi eksikliğini yönetimsel ve yasal düzenlemeler ile kapamaya çalışınca iş daha da karmaşıklaşıyor, zira modern finansal ürünlerin kullanımına göre yazılmış yasalar dönüp dolaşıp 1932 tarihli icra iflas kanununa bağlanıyor ona göre ceza alıyorsunuz.

2023 yılında nakitsiz bir Türkiye hedefliyorsak tüketicilerin finansal okuryazarlığı, ürün bilgisi, mevcut hukuki altyapı ve tüketici kanunlarında önemli değişiklikler ve bu değişikliklerin tüketicilere iyice anlatılması gerektiğini düşünüyoruz. Üstelik bunun benzeri daha önce yapıldı. Kamuoyunda “Mortgage Kanunu” olarak bilinen “Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”, adından da anlaşılacağı üzere Sermaye Piyasaları Kanunu, İcra ve İflas Kanunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun başta olmak üzere çeşitli kanunlarda değişiklikler yapan bir torba kanundu. Benzer bir şekilde kredi, kredi kartı, KMH vb. tüketici finansmanı ürünleri için de mevcut altyapı uyarlanabilir. Halihazırda yürürlükte olan banka ve kredi kartları kanunuyla beraber ürün anlatma sorumluluğunun bankalara verilmesiyle oldukça etkili sonuçlar elde edilebilir. Ancak Yasama’nın bu konuda çalışmaya öncelik vermesi gerekiyor. Mortgage’ta böyle bir çalışma yapıldı, çünkü paranın bol olduğu bir dönemde Mortgage sisteminin ülkeye kaynak getirme potansiyeli vardı. Şu anda yurt dışından para arzı çok sınırlı ve ülkemizde faaliyet gösteren bankaların önemli bir kısmının yabancı ortağı var. Amaç, ülkemizde elde edilen karları maksimize etmek ve nihayetinde bu kaynakları kendi ülkelerine geri götürmek. Bunun için de 1932 tarihli bir yasanın önemli avantajlar sağladığını kabul etmek lazım.

Umarız bu hususta Başbakan’ın 20 Ocak 2012 tarihindeki Ulusa Sesleniş programında söylemiş olduğu ‘Benim ülkemde hiç kimse bundan sonra borcundan dolayı hapis yatmayacak’ sözü hatırlanır ve 2023’e gelmeden bu konuda tüketicileri bilgilendirme sorumluluğunun da bankalara verildiği yasal altyapı sağlanır.