Otomobil sahipliğinin toplumumuzda hep farklı bir yeri olmuştur. Bir sosyal statü sembolü olarak kabul edilir. 90’lı yıllarda aktif olarak yatırım aracı olarak da kullanılmıştır. Otomobil üretim ve ithalat kapasitesi nedeniyle arzın sınırlı olduğu ülkemizde, insanlar gerçekten sahip oldukları araçları bir veya iki sene içerisinde dolar bazında daha yüksek bir fiyata satabiliyorlardı.
Ancak geçen sürede Türkiye piyasasında otomobil arzında çok fazla artış oldu. Gerek yurt dışından ithal edilen, gerekse ülkemizde üretimi (montajı!) yapılan ve satışa sunulan araçlar oldukça fazla sayıya ulaştı. Ocak ayı sonu TÜİK verilerine göre trafiğe kayıtlı araç sayısı 17,143,099 olarak açıklandı. Bu araçların yaklaşık %51’ini otomobiller, sonra sırasıyla kamyonet, motosiklet, traktör, kamyon, minibüs, otobüs ve özel amaçlı taşıtlar oluşturuyor.
Ortada bu kadar araç ve devam eden bir arz varken otomobiller veya genel olarak motorlu kara taşıtları da yatırım aracı olma özelliğini kaybetmiş oldu. Dünyanın en pahalı akaryakıtının satıldığı ülkede otomobil sahipliği yüksek maliyetler gerektirir hale geldi.
Arabanın masrafları el yakıyor
Sıfır veya ikinci el olsun, alınacak otomobil; kasko, trafik sigortası, periyodik bakım, akaryakıt, muayene, MTV ve otopark gibi otomobil sahipliğinin doğasından gelen masraflarla, sahibinin bütçesinde önemli bir kalem haline gelmiştir.
Sıfır araçlar ise garanti süresi ve ikinci el araçlara kıyasla daha yüksek oranlardan kredi kullanmak gibi avantajlara rağmen, otomobillere uygulanan yüksek vergiler nedeniyle kontağı çevirdiğiniz anda araç %25-35 değer kaybediyor.
Günümüz tüketicilerine baktığımızda bütün bu dezavantajlarına rağmen, birikmiş biraz parası olan veya olmayan (hatta dikili bir ağacı olmayanların bile) “krediyle bir otomobil alayım, hem de bir yatırım yapmış olurum” diyerek bir araç satın aldıklarına sıkça rastlıyor.
Arabaya sahip olmak yeterli değil
Halbuki ortada bir yatırım aracı yok, aksine ciddi işletim masrafları olan bir mal sahipliği söz konusu ve burada yapılan, kişinin yatırım mazereti ardına sığınarak tamamen veya kısmen borçlanmak suretiyle sahiplik hissini tatmin etmek ve buna ek olarak bir statü göstergesi sahipliğine kalkışmak.
Oysa günümüz şartları, kişilerin bu tür statü sembolü harcamalardan uzak durarak tasarrufa ve birikime yönelmesini gerektiriyor. Bir harcamanın yatırım olabilmesi için belirlenen bir vade süresinde harcamayı yapan kişiye ekstra bir getiri sağlaması gerektirir. Otomobil sahipliği ise geliriniz uygun değilse, vadesi ne olursa olsun, korsan taksicilik yapmayacaksanız kesinlikle bir yatırım olarak değerlendiremez.